5 Ağu 2016

İyiden Mükemmel Şirkete


Ara ara okuduğum kitaplardan da bahsetmeye karar verdim ve ilk kitabımı seçtim: "İyiden Mükemmel Şirkete". Eğer reklama girecekse de girebilir sıkıntı değil :)

"İyi mükemmelin düşmanıdır" cümlesiyle başlar Jim Collins'in kitabı. Çünkü iyi bir şeyi kimse daha iyi hatta mükemmel yapmakla vakit kaybetmez, herkes kötüyü düzeltmenin peşindedir.

Jim Collins ve ekibi bu konuyu araştırmak üzere belirledikleri bir kaç sektör ve bu sektörde faaliyet gösteren firmaları araştırma grubu ve gözlem grubu olarak ikiye ayırır ve incelerler. Kitap hakkında aşağıda bazı spoiler bulacaksınız ama bunun sizi kitabı okumaya teşvik edeceğini düşündüğüm için yazmakta sıkıntı görmedim.

Kitap öncelikle kesinlikle bir İK kitabı değil. Fakat ben bir İK'cı olarak okurken kendi adıma aldığım notları sizinle paylaşacağım:

Şirketleri kurtarmak ya da daha da büyütmek için şirket dışından gelen ünlü liderlerle şirketin iyiden mükemmele dönüşümü arasındaki bağıntı negatif. Bu şu demek, dışarıda çok başarılı olan bazı yöneticileri şirkete transfer edip sektör lideri olmayı hayal ediyorsanız daha çok beklersiniz! En başarılı liderler şirketin içerisinden çıkan, kurum kültürüne sahip ve şirketi kendi şirketi gibi benimsemiş kişilerdir.

İyiden mükemmele dönüşen şirketler değişimi yönetmek, çalışanları motive etmek, elemanların şirkete bağlılığını sağlamak gibi konularla pek İLGİLENMİYOR! Doğru koşullar altında bağlılık, motivasyon gibi sorunlar büyük oranda kendiliğinden ortadan kalkıyor. Şirkete güveniyorsam, bana bir çalışan olarak değerli olduğumu hissettiriyorsa, kendimi buraya ait hissediyorsam bahar aylarında yapılacak toplu piknik yapılmasa da olur!

Önce KİM sonra NE felsefesini uyguluyorlar. İncelemede liderlerin önce otobüse doğru insanları bindirip yanlış insanları indirdiği sonra da herkesi DOĞRU koltuğa oturttuğu saptanmış. Otobüsü nereye süreceklerineyse ondan sonra karar verilmiş. "İnsanlar en kıymetli varlığımız" değil "Doğru insanlar en kıymetli varlığımız"mış meğer. Konuyla alakalı olarak Apple'ın kurucusu Steve Jobs'ın da "eğer ne iş yapacaklarını ve nereye gideceklerini de ben söyleyeceksem neden kucak dolusu para verip ülkenin en zeki insanlarını şirketime alayım ki" dediğini burada belirtelim.

Disiplin kültürüne sahipler. Çok şirket disiplinlidir ama çok azı disiplin kültürüne sahiptir. Elinizde disiplinli insanlar varsa hiyerarşiye, disiplinli düşünce varsa bürokrasiye ve disiplinli eylem varsa da aşırı kontrollere ihtiyacınız yoktur!

Ve son olarak 5. Düzey  Liderlik motiflerine sahip yöneticileri var. İşletme okullarında öğretilen liderlik düzeyleri genel olarak 4 aşamalıdır:

  • 1. Düzey: Yeteneği, bilgisi, becerisi ve çalışmayı ortamına uyum sağlayan karakteriyle üretken katkılarda bulunur.
  • 2. Düzey: Ekip olarak hedeflere varılmasını sağlamak için bireysel yeteneklerini de sürece katar ve ekibiyle uyum içinde çalışır.
  • 3. Düzey: Önceden belirlenmiş hedeflere varmak için kaynakları etkin bir biçimde organize eder ve ekibini yönlendirir.
  • 4. Düzey: Açıkça ifade edilmiş zorlu bir vizyona bağlıdır ve kararlılıkla o vizyonu izler. Var olandan daha yüksek standartlara ulaşmak için herkesi teşvik eder.


5. Düzey Liderler ise kişisel planda alçakgönüllülük ve mesleki alanda sarsılmaz bir iradenin ilginç bir karışımıdırlar. İkili bir yapıya sahiptirler: Ilımlı ama kararlı, alçakgönüllü ama korkusuz. Ve başarılı olmalarının temelinde yatan etken de başarıyı paylaşma konusunda istekli olmalarında yatar. Mesela şirketlerinin kendilerinden sonraki neslinin kendilerinden daha da başarılı olmasını isterler. Bu hırsları olmadığı anlamına gelmez, sadece hırsları kişisel değil şirketleri adınadır. Bunları yazarken yazmak ve söylerken söylemek kolaydır ama yaparken yapmak çok zordur. Çok az insan nefsani duygularından ve kişisel hırslarından kurtulup şirket adına daha faydalı olacaksa bir başkasının kendisinden daha başarılı olmasına katlanabilir.

5. Düzey liderler başarılı bir performansa ulaşma gibi tedavi edilemez bir hastalıktan muzdarip fanatiklerdir. Şirketlerini mükemmel bir şirket haline getirmek için gerekirse fabrikalarını satabilir ya da öz kardeşlerini işten kovabilirler.

Peki şirketinizin CEO'su, genel müdürünüz ya da patronunuz 5. Düzey bir lider değilse?
Mükemmel bir şirkete dönüşmek için illa 5. Düzey liderliğe gerek var mı tartışılır ama yazarın hipotezine göre insanlar ikiye ayrılır. İçinde 5. Düzeyin tohumunu taşıyanlar ve taşımayanlar. Siz konumunuz gereği bulunduğunuz alanı değiştirip dönüştürebiliyor musunuz? Öncelikli soru bu olmalıdır. Şirketin gidişatı ya da aldığı kararlar bir çalışan olarak sizi etkilese de sizin yetki ve sorumluluk alanınızda olan bir konu değildir. Ve en önemlisi siz bir yönetici olsaydınız ya da yöneticiyseniz, kaçıncı düzey lidersiniz?

Liderlik düzeylerinin biri diğerinden daha üstündür demek de yanlış olur kanaatindeyim. Sadece mesleğe ve çalışılan sektöre göre liderlik düzeyleri değişkenlik gösterir. Mesela demokratik bir lider olmak her işletme dersinde övülen bir liderlik çeşididir. Ekiple istişare ederek karar almak, yetkilendirmeler yapmak.. Peki bir ilk yardım ekibinin şefiyseniz? İstişare etmeli misiniz? Yaralı buna müsait mi? Sizce kaç dakikası var hayata tutunmak için? Burada da otokratik bir lider olmak ve tüm görevleri ekibine dağıtmak önem arz eder.

Kitaptaki en önemli kısım bence liderlerin otobüse alacakları DOĞRU insanlara karar vermeleridir. Doğru değişkendir, şirkete, mesleğe, pozisyona göre değişkenlik gösterir. Ve bu doğru insanları doğru koltuklara oturtmak en az onları seçmek kadar önemlidir. Hayati öneme sahip olan kısım ise YANLIŞ insanları otobüsten indirebilmektir. Çünkü koltuklarda oturan yanlış insanlar yer kaplarlar ve ayakta durmaktan sıkılan bazı doğru insanlar ilk durakta inip başka bir otobüse binebilirler. Çok büyük şirketlerde, özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında yanlış insanlar indirilemediği için sistem yavaşlar, hizmet kalitesi düşer.

Kitap aslında bir çok konuda detaylı bilgi veriyor burada sadece küçük bir kısmına giriş yaptım. Ama bu alanla alakalı bir çok kitabı okumuş birisi olarak benim adıma "ufuk açıcı" diyebileceğim, başucu kitaplarından birisi oldu. İleriki haftalarda da başka bölümlerine atıflar yapan yazılar yazacağım inşallah.  Şiddetle tavsiye olunur.


Selametle efendim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder